An'da hayal,
Yol'da iz,
Derinlikte kaşif.

İlk Yolculuk

1986’da, İstanbul Kadıköy’de Dünya’ya gözlerini açtı,
Henüz kelimeleri yoktu ama hayal gücü vardı,
Lego’lardan şehirler kurdu, Bilgisayarla yalnızca oyun oynamadı, dünyalar kurdu.
Öğrendiklerini en çok arkadaşlarına anlattı, pizza yiyerek çok format attı.
Okullar bitti, hayat ciddi oldu.
Ama o takım elbiseyi çıkarıp yeniden yola koyuldu.

İkinci Yolculuk

Kişilere, kurumlara, markalara dokundu.
Arkadaşlarıyla kurduğu hayalleri tek tek gerçeğe çevirmeye çalıştı.
Eğlendi, dans etti, zamanı geldi zorlandı ama hiç haykırmadı, yürümeye devam etti. (Hatta koştu bazen 🙂 )
İşi şansı değildi, kendi seçmişti o sayede bir çok kez yurt dışına çıktı,


Fransa’da Rönesans’ı yalnızca görmedi, iliklerinde hissetti,


İspanya’da tutkunun bir duygu değil, bir dil olduğunu fark etti,


Sicilya’da Etna’nın ateşiyle yüzleşti—hem dışarıda hem içeride,


Yunanistan’da tanrıların artık fısıltıyla değil, rüzgârla konuştuğunu duydu,


Ve bir gün, uzak bir kıtada, meleklerin kaybolduğu bir şehirde
güneşin aslında içeriden battığını anladı,


O yüzden fazla kalamadı.
Yolunu yeniden bulmak için merkeze döndü.
Ve çok geçmeden başka çağrılar gelmeye başladı.
Üçüncü yolculuk böylece fısıldandı.

Üçüncü Yolculuk

Likya’dan İyonya’ya,
İllirya’dan Friglere,
Grekler’den Perslere,
Sümerler’den Azteklere,
Mayalar, Uygurlar, Aborjinler, Kızılderililer, Luviler…
Eski medeniyetleri inceleyerek, yüksek medeniyetin izini sürdü.

Sanatçılarla, düşünürlerle, liderlerle yolları kesişti.
Cengiz Han ile çay içti,
Tesla ile Rakija eşliğinde konuştular ışığın doğasını,
Beethoven ile sessizlikte müzik yaptı,
Halil Cibran’la çölün kumlarında yürüdü.
Bir gün, Balkan dağlarında yürürken
Güneşin insanlarıyla karşılaştı.
Ve O an,

Oh  an; 

yeni bir başlangıçmış, 

haberi bir varmış, 

bir yokmuş… 

 

G